Anlam bilgisi (semantik), bir dildeki sözcüklerin anlamları ve sözcükler arası bağlantıları yöneten kurallar sistemidir. Basitçe “ne demek istiyorsun?” sorusunun yanıtını anlam bilgisi bileşeni oluşturur. Anlam bilgisi bileşeni, sözcük ve sözcük öbeklerinin anlamı ve bağlamını düzenleyen kurallar sistemidir (Owens, 2012). Dilin iletişim amaçlı kullanılmasının sonucu olarak dil bir şey hakkında olmak zorundadır ve bu onun bağlamını, anlamını oluşturur. Anlam bilgisi, belirgin bir sözcüğü tanımlamak için bir araya gelen anlamsal parçaları temsil eder. Örneğin, “kız” ve “kadın” insan olma ve dişi olma özelliklerinin bağlamsal anlamını taşısa da, genç olmak sadece “kız” kavramını çağrıştırmaktadır. Anlam bilgisi bağlam içinde uygun tanımlama yapabilmek için kullanılan dil bileşenidir (Owens ve diğ., 2003).
Çocuğun sözel olarak ürettiği ve anladığı sözcük sayısı, anlam bilgisi bileşenine ilişkin yeterliliğinin en basit ölçümlerinden biridir. Bununla birlikte anlam bilgisi, sadece çocuğun anladığı ve ürettiği farklı sözcük sayısı değil sözcüklerin bağlama ve kullanıma bağlı değişen anlamları üzerine de çalışır. Sözcükler, bağlamla ilişkili olarak karmaşık anlamlı, çok anlamlı, soyut anlamlı ya da mecazi anlamlı olabilir (Hedge ve Maul, 2006).
OSB olan çocuklarda anlam bilgisi gelişimi konusunda yapılan araştırmalar, OSB olan çocukların bu alanda sınırlılıklar yaşadıklarını göstermektedir (Kuder, 1997). OSB olan çocuklarda görülen anlam bilgisi bileşenine ilişkin sınırlılıkların arasında, sözcük bulmada sorunlar yaşamak (Owens, 1999) ve uydurulmuş, anlamlı olmayan sözcük kullanmak sıralanabilir (Wilkinson, 1998). OSB olan çocukların anlam bilgisi gelişimi ile ilgili yapılan araştırmaların birçok farklı bulgusu vardır. Bu çalışmalardan bazılarında OSB olan çocukların erken dönem sözcük dağarcığı kazanımlarının karşılaştırılan gruplarla benzer bir süreç izlediği (Charman, Drew Baird ve Baird, 2003; Luyster, Lopez ve Lord, 2007), bununla birlikte gelişim sürecinde gecikmeler olduğu bulunmuştur (Charman ve diğ., 2003). Luyster ve diğerleri (2007), ortalama 30 aylık OSB olan çocukların dil gelişimlerini, gelişim geriliği olan ve normal gelişim gösteren çocuklarla karşılaştıran bir çalışmada OSB olan çocukların sözel olmayan zeka yaşlarına göre eşleştirildikleri normal gelişen ve gelişim geriliği olan çocuklarla benzer alıcı ve ifade edici sözcük dağarcığı profili gösterdiklerini bulmuşlardır. Benzer bir çalışma yapan Charman ve diğerleri (2003), araştırmalarında OSB olan çocukların sözcük dağarcığı gelişimlerinde normal gelişen çocuklara oranla gecikmeler olduğunu bulmuşlardır. Normal gelişen çocuklarda dili anlamaya ilişkin erken belirtilerin ilk yılın sonuna doğru ortaya çıktığı, OSB olan çocukların % 50’sinde sözel olmayan zeka bölümüne ilişkin yaşları 2,6 olana kadar dili anlama belirtilerinin görülmediği bulunmuştur. Araştırmacılar sözcük anlamada sözcük üretmeye oranla daha fazla gecikme olduğunu bulmuşlar ve bunun atipik bir özellik olduğunu belirtmişlerdir. Eigsti ve diğerleri (2007), küçük yaşlardaki (3-6 yaş) OSB olan çocukların alıcı sözcük dağarcıklarının sözdizimine göre görece güçlü bir alan olduğunu öne sürmüşlerdir. OSB olan çocukların alıcı dil performanslarına, sözel olmayan zeka yaşlarına ve cinsiyetlerine göre eşleştirildiklerinde, serbest oyun ortamında normal gelişen çocuklarla benzer oranda farklı sözcük ürettiklerini bulmuşlardır. Gecikmiş dil görülen çocuklarla karşılaştırıldığında ise, OSB olan çocukların sık kullandıkları sözcük kategorilerinin karşılaştırma grubu ile benzer olduğu bulunmuştur (Weismer ve diğ., 2011).
Araştırmalar, OSB olan çocukların normal gelişen ve gelişim geriliği olan çocuklarla sözcük kazanımlarını incelemekle kalmamış, üretilen sözcük türlerine de bakılmıştır. OSB olan çocukların sözcük dağarcıklarında belirli tür sözcüklerin kullanımında sınırlılıklar bulunmaktadır (Tager-Flusberg ve diğ., 2005). OSB olan çocukların normal gelişen çocuklarla karşılaştırıldıklarında, özellikle zihinsel durum ifade eden fiillerde sınırlılıklar yaşadıkları (bilmek, düşünmek, hatırlamak vb.), Down sendromlu çocuklarla karşılaştırıldıklarında ise daha az zihinsel durum ve duygu sözcüğü kullandıkları bulunmuştur (Tager-Flusberg, 1992). Sözel olmayan zeka yaşlarına göre eşleştirilmiş OSB olan çocuklar, zihinsel engelli ve normal gelişen çocuklarla iki farklı hafıza deneyi yapan Tager-Flusberg (1991), ilk denemede anlamsal olarak ilişkili sözcük ve ilişkisiz sözcük listesini hatırlama testi uygulamıştır. Bu işlem sonucunda OSB olan çocukların ilişkili sözcük listesini hatırlamada, kontrol grubundan daha düşük bir performans gösterdiği bulunmuştur. İkinci işlemde ise kafiye (ses uyumu) ve bağlamsal ipuçlarını kullanarak daha önce hatırlayamadığı sözcükleri hatırlama testi uygulanmıştır. Bu işlemde OSB olan çocuklarla kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bu araştırmanın sonunda, OSB olan çocukların belleğe depolanmış bilgileri hatırlamayı (çağrıştırmada) kolaylaştırmak için dilbilimsel bilgilerini kullanamadıkları iddia edilmiş ve OSB olan çocuklarda bu süreçle ilgili bilişsel bir sınırlılık olduğu öne sürülmüştür. Araştırmacılar, OSB olan çocukların belleğe depolama stratejilerinde sorunlar olduğunu ve bunun zihin kuramının gelişmesindeki sıkıntılarla da ilişkili olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu hipotezleri inceleyen Tager-Flusberg (1992), kronolojik yaşlarına ve dil performanslarına (OSU) göre eşleştirilen 3-7 yaş arası OSB olan çocukların ve Down sendromlu çocukların boylamsal olarak dil gelişimlerini inceleyen bir çalışma yapmıştır. Çalışmasında dil örneği toplayarak özellikle bilişsel durum ifadelerini içeren zihinsel terimlerin kullanımını incelemiştir. Araştırmanın sonucunda, OSB olan çocukların zihinsel terimleri kullanmakta özellikle bilmek, düşünmek, hatırlamak ve -mış gibi yapmak gibi bilişsel süreç ifadelerini kullanmakta sınırlılıkları olduğu bulunmuştur. Sözcük dağarcığı OSB olan çocukların dil gelişiminde görece güçlü oldukları bir alan olması ile birlikte, zihinsel durum belirten sözcüklerin ediniminin özgün olarak sınırlılıklar yaşadıkları bir alan olabileceği düşünülmektedir (Tager-Flusberg ve diğ., 2005; Ziatas, Durkin ve Pratt 1998).
OSB olan çocuklar da normal gelişim gösteren çocuklar gibi aynı kategoriye ait sözcükleri anlama ve kullanma yeterliliğine sahiptir. Bununla birlikte sözcükleri kullanım biçimlerinde normal gelişen çocuklara göre sıra dışı özellikler görülebilir (Tager-Flusberg, ve diğ., 2005). OSB olan çocuklarda sözcük kazanımı başladıktan sonra, uydurulmuş, bağlama uygun olmayan sözcük ve sözcük grupları kullanma (nonsense words) görülebilmektedir. Bunun yanı sıra bağlama uygun olmayan sözcük ve sözcük gruplarının tekrarı (ekolali) gibi sıra dışı kullanım örüntüleri görülebilmektedir. Bu sıra dışı kullanımların sıklığının fazla olması ve sürekliliği, OSB olan çocukları diğer gruplardan ayırmaktadır. Sıra dışı kullanımların sembolik ya da kavramsal gelişim ile ilgili olmayabileceği düşünülmektedir. OSB olan çocuklarda sözcükler ile kavramları ilişkilendirme, kavramları hafızaya depolamada sıra dışı problemler görülmemektedir. Bunun yerine eksiklikler, kavramsal ve sembolik bilgiyi işlevsel görevlerde kullanma sürecinde yaşanmaktadır (Wilkinson, 1998).
Sonuç olarak OSB olan çocuklarda sözcük dağarcığı gelişiminde normal gelişim gösteren çocuklarla benzer bir gelişim süreci görülmekle birlikte, sözcük kazanım sürecinde gecikmelerin söz konusu olduğu söylenebilir. OSB olan çocuklarda anlam bilgisi bileşeni kapsamında sözcük dağarcığı gelişiminde gecikmenin yanı sıra, anlamsız sözcük kullanma ve sözcük uydurma gibi sıra dışı gelişimsel özellikler de görülebilmektedir (Wilkinson, 1998). Alanayazında yapılan araştırmalar, OSB olan çocukların anlam bilgisi bileşenine ilişkin yaşadıkları bozukluklardan birinin zihinsel terim ifadelerini kullanmakta yaşadıkları sınırlılıklar olduğunu göstermektedir. OSB olan çocukların özellikle bilişsel durum ifade eden zihinsel terimleri kullanmakta sınırlılıklar yaşadıkları araştırma bulguları ile desteklenmektedir (Tager-Flusberg ve diğ., 2005). Wilkinson (1998), OSB olan çocukların anlam bilgisine ilişkin gelişimlerini ele alırken, OSB olan çocukların sözcükleri kavramlarla ilişkilendirmede ya da kavramları belleğe depolamada ve organize etmede bir sınırlılık yaşamadıklarını öne sürmüştür. Wilkinson OSB olan çocukların kavramsal ya da sembolik bilginin (sözcüklerin) işlevsel görevlere yani işlevsel kullanıma aktarımında sorun yaşadıklarını öne sürmüştür. Bir sonraki başlık altında OSB olan çocuklarda kullanım bilgisi bileşeni ele alınmakta, dilin işlevsel kullanımına ilişkin gelişimsel özellikler verilmektedir.
Kaynak: Ökcün-Akçamuş, M.Ç. (2016). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Sosyal İletişim Becerileri ve Dil Gelişim Özellikleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 17(2), 163-190. DOI: 10.21565/ozelegitimdergisi.246293